Emek-sermaye çelişkisinin bir ürünü olarak ortaya çıkan sendikaların hak talebi eksenli örgütler olmaları, bunların yaygın kitle bağlarına sahip olmalarını beraberinde getirmiştir. Yaygın kitle bağları sendikal örgütlerin hareket alanlarını birçok yönden etkilemiştir. Esasında birer işçi örgütlenmesi olan sendikalar, kapitalizmin gelişimine paralel olarak farklı emekçi katmanları da içeren mücadele merkezleri haline gelmişlerdir. Daha çok “hizmet” sektörü olarak yoğunlaşan dünün “beyaz yakalı”larının yaşam koşulları ve bir işveren olarak devletle kurdukları ilişkiden kaynaklanan ayrıcalıklarını kaybetmiş olmaları, onları hızla sınıf mücadelesinin önemli parçası haline getirmiştir. Kamu emekçilerinin 1990’ların başında yeniden kıpırdanmaya başlayan sendikalaşma mücadelesinin; “devlet memurunun sendikası mı olur” söyleminden, eksiğiyle fazlasıyla bugün devletle pazarlık masasına oturuyor olmaya evrilmesi, bu kesimin yeni konumunu göstermektedir…