ATÖLYE BAŞLIĞI: Düşünerek Direnmek ve Entelektüel Olmak
ATÖLYE YÜRÜTÜCÜSÜ: Emrah Günok
ATÖLYENİN AMACI: Kendimizi toplum içindeki bireyler olarak tanımlıyorsak, söz konusu toplumsallığı meydana getiren temel unsurların her biriyle aşinalık kesbetmiş olmamız şarttır. Entelektüel, toplumun kendi kendisine dair geliştirmiş olduğu fikrin bireysel dışavurumu olarak düşünülebilir. Sandık başında oy vermekle sınırlanmış bir siyasi yaşam imgesinin aşabilmek için sivil toplum elzemse, söz konusu sivil toplumu sürekli olarak harekete geçiren entelektüeller de bir o kadar elzemdir. Bu atölye çalışmasındaki amacımız kısmen tarihsel, ama daha ziyade kavramsal olarak entelektüel figürünü toplumun neresine, ne şekilde yerleştireceğimize karar vermek olarak belirlenmiştir. Aydınlanma evresini atlayıp geçmiş ve imanla akıl arasındaki gerilimi hiçbir surette masaya yatırmamış bir toplumun fertleri olarak bu işe girişmemiz önemlidir. Kurumları dağılmakta olan bir devletin eski akademisyenleri olarak entelektüel rolü analiz etmek, bir zamanlar memuriyete teslim edilmiş bir hayatın içinde yer alan düşüncenin aslında nelere gebe olduğunu anlamamız açısından önemlidir.
HAFTALIK AKIŞA DAİR ÖNBİLGİ:
HAFTALIK OKUMA LİSTESİ: Toplumsal bir rol olarak düşünülmesi gereken entelektüel kimlik bir insana nasıl giydirilir? Kendini kandırabilecek kadar kendine yabancılaşmaya yatkın olan insanın entelektüel olması, onun yeşil gözlü ya da uzun saçlı oluşundan ne anlamda farklıdır? İnsana dair Sartrecı bir ontolojik sorgulama ile başlayacağımız okuma ve tartışma serüvenimizin ilk ayağı, Sokratik sorgulama ısrarını entelektüel figürün başat örneği olarak değerlendirmek olarak sabitlenmişken; kalan haftalar düşünce tarihi boyunca ortaya konulmuş olan farklı entelektüel tiplerini incelemeye ayrılacaktır. Sondan bir önceki hafta iflah olmaz bir rasyonalist olarak Spinoza’ya ayrılmışken, başlangıç noktasını akıldan ziyade yasaya sabitleyen ve Spinozistik akılcılıkla karşıtlık meydana getiren Pascalcı yaklaşım düşünüm sürecinin nihai adımı olarak belirlenmiştir.
1. Hafta: Kendini Kandırmak
Sartre, J.P. (2013) Varlık ve Hiçlik, çev. Turhan Ilgaz ve Gaye Çankaya Eksen, İstanbul: İthaki Yayınevi, 100-132.
2. Hafta: At Sineği olarak Entelektüel
Foucault, M. (2014) Doğruyu Söylemek, İng. çev. Kerem Eksen, İstanbul: Ayrıntı Yayınevi, 76-91.
3. Hafta: Geleneksel Entelektüele karşı Organik Entelektüel
Ransome, P. (2010) Antonio Gramsci: Yeni Bir Giriş, çev. Ali İhsan Başgül, Ankara: Dipnot Yayınları, 238-244.
Schecter, D. (2015) Marx’tan Bugüne Solun Tarihi, çev. Soner Torlak ve Kemal Özdil, Ankara: Dipnot Yayınları, 80-102.
4. Hafta: Bir Ebedi Amatör ve Ayrıksı Birey olarak Entelektüel
Said, E. (1995), Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabancı, çev. Tuncay Birkan, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 21-36 ve 67-81.
5. Hafta: Sosyolog olarak Entelektüel
Bourdieu, P. (2016) Sosyoloji Meseleleri, çev. Filiz Öztürk, Büşra Uçar, Mustafa Gültekin, Aslı Sümer, Ankara: Heretik Yayınları, 75-96.
6. Hafta: Yazar Entelektüele karşı Spesifik Entelektüel
Sartre, J. P. (2013), Aydınlar Üzerine, çev. Aysel Bora, İstanbul: Can Yayınları, 69-92.
Foucault, M. (2005) Seçme Yazılar 1: Entelektüelin Siyasi İşlevi, çev. Işık Ergüden, Osman Akınhay ve Ferda Keskin, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 59-85.
7. Hafta: Yasa Tanımaz Rasyonel olarak Entelektüel
Althusser, L. (2013) “Tek Materyalist Gelenek: I. Spinoza”, çev. Cemal Bâli Akal, Marx’tan Spinoza’ya, Spinoza’dan Marx’a Güncel Müdahaleler içinde, Ankara:Dost Kitabevi Yayınları, 173-190.
8. Hafta: Aklın Başlangıç Noktası olarak Yasa (Sonuç Niyetine)
Bourdieu, P. (2016) Akademik Aklın Eleştirisi: Pascalca Düşünme Çabaları, çev. P. Burcu Yalım, İstanbul: Metis Yayınları, 114-154.
ATÖLYE ÇALIŞMASINDAN BEKLENEN SONUÇ: Teori ve pratik arasındaki kesişim noktasını kendine mesken tutmuş görünen entelektüel, kavramlarla gerçekler arasına köprü kurmakla yetinmez. O bir yandan içinde bulunduğu dünyanın olgularını aslına sadık kalarak betimlemekle yükümlüyken, aynı zamanda da söz konusu dünyanın inşasına katkı sunmaya devam eder. Bir başka deyişle entelektüel, keşfine çıktığı dünyayı yaratıyor ya da yaratacağı dünyanın keşfine çıkıyormuş gibi düşünülebilir; yani o idealizm ve gerçekçilik arasındaki sarp geçidi aşmaya yeltenmek için bir vesile daha sunar.
Kendini geleceğin akademisyeni olarak gören genç katılımcının işin sonunda akademisyenlikle siyasi sorumluluk arasındaki kopmaz bağı hissetmiş olması bizi mutlu eder. Okuyup yazmaya hasredilmiş olan bir hayatın katıksız bir memuriyet olarak yaşanma ihtimali ne denli iticiyse, akademisyenliğin ileri bir aşaması olarak entelektüel kimliğin ortaya çıkma ihtimali de bir o kadar heyecan vericidir. Bu olasılığın ilk adımı ise söz konusu toplumsal rol üzerinde derin tefekküre dalmaktan başka bir şey olmayabilir.